Yaşamımızı devam ettirmemizi sağlayan, ruhsal ve fiziksel açıdan kendimizi iyi hissedebileceğimiz cinselliğin, toplumumuzda “ayıp, kötü, yasak” olarak ifade edilmesi arkasında birçok yanıtsız soru bırakmış olmaktadır. Peki, nedir şu “şey”? Anlamadınız mı? “Şey” işte: Cinsellik
Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre cinsellik “Fiziksel, duygusal, entelektüel ve sosyal yönlerin kişiliği, iletişimi ve aşkı zenginleştirici etkilerinin bileşiminden oluşur. Herkesin cinsel bilgilere ulaşma ve cinsel ilişkiyi zevk için ya da üreme amacıyla yaşama hakkı vardır. Cinsel bir varlık olarak insanın sadece bedensel değil; duygusal, düşünsel ve toplumsal bütünlüğünü sağlayan, kişilik gelişimi, iletişim ve sevginin paylaşımını olumlu yönde zenginleştiren ve arttıran sağlıklılık halidir.”
Cinselliği rahat bir şekilde konuşamayan, ifade edemeyen bir yapımız var. Bu kanıksayış, cinselliğe bakış açımızı, biz farkında olmasak da, değiştiriyor. Kendimizin farkında olduğumuz yaştan itibaren aslında birey olarak cinselliği de kabul etmiş oluyoruz. Bebeklikten itibaren, zamanla büyüyüp olgunlaşmaya başlayan bedenimizdeki anlam veremediğimiz birtakım değişimlerin ne anlama geldiğini sormaya başlıyoruz. Peki kime soruyoruz? Sadece kendimize soruyoruz. Cevabını veremediğimiz sorular, ebeveynlerimiz tarafından yanıtsız bırakılınca “Demek ki tehlikeli sularda yüzüyorum. Böyle ayıp şeyleri düşünmek, konuşmak ne kadar da yanlış” düşüncesine kapılıyoruz. “Öyle ya, ayıp yasak olmasaydı bu kadar korumaya çalışmazdık, bu kadar gizli tutulmazdı.” İşte bu düşünceler biz farkında olmasak da bilinçaltımızın cinsellikle ilgili ilk imtihanıydı. “İlk elin günahı olmaz” misali ilk imtihanı da çok önemsemedik, ta ki ikinci imtihanda bilmediğimiz sorular çıkana dek. Şimdi ne yapacağız? Yaşımız ilerledikçe zihnimizin bedenimize söz geçiremediğini, yasak olsa da “olmadık şeyler” düşünmeye başladığımızı, bedenimizde daha önce tanık olmadığımız ani değişimler yaşadığımızı fark ediyoruz. Fakat bu imtihan öncekinden çok farklı oluyor. Hem utanıyor hem de mutluluk hissine kapılıyoruz. “Böylesine mutluluk veren, haz veren bir değişim aynı zamanda nasıl olur da bu kadar utanç verici olabiliyor?” sorusunu sormaya başlıyoruz. Çünkü daha önce izlediğimiz dizilerde filmlerde öpüşme sahnesi çıkınca refleksif kanal değişimleri yapıyor, yönümüzü çeviriyor, farklı konular açıyorduk. Ebeveynlerimiz o sahneleri bizlere izletmeyince aslında zihnimize merak tohumlarını attıklarını bilmiyorlardı. Bu gelgitlerle, üstü kapalı hislerle büyümek zorunda kalıyor, hazza gizlice, herkesten habersiz ulaşma telaşesine kapılıyoruz. Nihayet böyle “şeylerin” konuşulup tartışıldığı, ballandırıp abartıldığı ortamlara girerek böyle “şeyleri” normalleştirdiğimizi fark ediyoruz. Kulaktan dolma bilgilerle, efsanevi anılarla tanışmamız da ilk olarak bu ortamda başlıyor. Hafif bir geri çekilme yaşıyoruz sonra. Bizim sadece haz odaklı konuştuğumuz, yaşamak istediğimiz cinsellik gözümüze sandığımızdan daha komplike gözükmeye başlıyor. Sonra bu “şeyi” zihnimizin tozlu raflarından birine kilitliyor, evde kimse yokken tozunu alıp açıyor, merak ettiğimizde rafı kendimize çekiyor; sonra da hiçbir şey olmamış gibi tekrar yerine koyuyoruz.
Cinselliği konuşmayarak daha çok merak ediyor, merak ettikçe ulaşmaya çalışıyor, ulaşınca da yersiz bir suçluluk hissediyoruz. Bilmezsek, farkında olmazsak bu döngü devam edecektir. Psikiyatrist Doç. Dr. Cem İncesu malum konu için “Cinsellik hem en çok merak edilen, hem de en çok yasaklanan, hem en çok konuşulan hem de aslında hiç konuşulmayan, çok bilindiği iddia edilen ama aslında çok az bilinen, bir yanda övünülen diğer yanda ise aslında çok utanılan bir konu olması nedeniyle zorlu bir konudur.” demiştir. Öncelikle eğitimciler veya anne-baba olarak doğamız gereği var olan cinsellikle ilgili bilgileri belirli bir yaştan itibaren çocuklara usulünce vermeli, anlatmalı ve onların soru sormalarına izin vermeliyiz. Aksi takdirde kaynağı belirsiz yerlerden aldıkları yanlış bilgiler üzerine kurdukları cinsel yaşamları, ileride çok daha büyük biyolojik ve psikolojik problemlere davetiye çıkaracaktır. Unutmayalım ki cinsellik tabusunu kimse değil, zihnimiz yaratıyor. Cinselliği konuşmanın, onun üzerine tartışmanın ayıp bir şey olmadığını öncelikle kendinize sonra da aynı durumdan mustarip insanlara itiraf etmemiz gerekiyor. Cinselliği sapıklık, tecavüz, taciz, yasak ilişki gibi ifadelerle yan yana kullanan insanların bu inanca dair yanılgılarını çözmek, cinselliğin ne demek anlama geldiğini, neye hizmet ettiğini bilmemiz gerekmektedir.
6000+ Abone Arasına Katılın!
Bültenimize Abone Olun, Birbirinden Güzel Yazıları Kaçırmayın!
Abone Olduğunuz için Teşekkür Ederiz.
Bir hata meydana geldi.