Cumartesi, Aralık 7, 2024

Çocuklarda Yaşlarına Göre Psiko-Sosyal Gelişim..(0 – 6 YAŞ)

Anne karnında başlayan psikolojik gelişim tüm yaşam boyu sürer. Gelişimin en hızlı olduğu dönem 0-3 yaş olmakla beraber, her yaşa özgü  fiziksel, sosyal, zihinsel, cinsel, duygusal ve ahlaki görevler vardır tamamlanması gereken. Şimdi gelin okul öncesi dönemde her yaş için ayrı ayrı neleri kapsadığını değerlendirelim. Bilinmelidir ki, hiçbir çocuk yürümeyi öğrenmeden koşmayı öğrenemez. Ancak hangi  ne zaman yürüyeceği, ne zaman koşacağı birbirinden farklı zamanlarda olur.

Çocuklarda Yaşlarına Göre Psiko-Sosyal Gelişim..(0 – 6 YAŞ)

0-1 yaş:
Bebek, dünyaya geldiği andan itibaren sanıldığı gibi pasif değildir. Yeni doğan bebekler duyar, görür, tat alır, koklar, dokunmayı hisseder. Her an öğrenir, bu nedenle zengin bir uyarıcı çevreye ihtiyacı vardır.
İlk yıl içinde bebek, ihtiyaçlarını ancak ağlayarak belirtir. Bebeğe asıl bakan kişi (bu anne ya da bir başkası olabilir) onun ağlama biçiminden ne istediğini anlayıp bebeğin ihtiyacını sevecenlikle yerine getirirse, bebekte

“Ben bakılmaya değerim, benim ihtiyaçlarım önemli” duygusu gelişir. Buna karşın, bebeğin ağlamalarına kimse gelmezse, ya da her seferinde farklı kişi gelir ve farklı şekilde (biri sevecenken diğeri aceleci, sessiz, asık suratlı,vb.) bakım verirse, bebek değerli olup olmadığına karar veremez ve çevresine güven duyamaz. Kendine bakan kişiye güven duymuş olan çocuk ise, biraz bekletilse de sonunda sıkıntısının giderileceğini bilir, annesinin bir süre gözden uzaklaşmasına dayanabilir.

Bebek, dünyaya geldikten sonraki ilk 6 ay içinde annesiyle iletişim kurmayı ve onu oyuna teşvik etmeyi öğrenir. Eğer bebek gülümsediğinde anne de ona gülümser, bebeğin seslerini taklit ederek onunla konuşur ve oynarsa, bebek de ona cevap verme isteği duyar. Böylece bebeğin ilk sosyal ilişki kurma becerisi gelişmeye başlar. Zamanla anneye bağlanır ve güven duyar. Güven duygusu, 1.5-2 yaşına kadar gelişimi destekleyen en temel ihtiyaçtır. Bağlandığı kişiyi güvenli bir zemin olarak gören 1 yaş üstü çocuğu, dış dünyayı tanımak için anneden bağımsız hareket etme cesaretini ancak kendinde bulabilir.

Çocuğun temel ihtiyaçlarından biri de, kucağa alınmak, sarılınıp okşanmaktır. Bazen bebekler sebepsiz yere ağlar. Bu zamanlarda kucaklayın onu. Öpün. Onu şımartmaktan korkmayın, çünkü bebekler şımarmaz.
Beslenme:
Bebeğinizi acıktıkça doyurun. Bir programa göre beslemeye kalkarsanız, bebek acıktığında karnı doyurulmayacağı için yaşama karşı güvensizlik duyar. Bazı çocuklar, öfkesini daha ileriki yaşlarda beslenmeyi reddederek, ya da çeşitli beslenme sorunlarıyla ortaya çıkarır.

0-2 ay: Kendine bakan kişiyi sesinden, kokusundan tanır.

2 ay: Kendine gülümsendiğinde o da gülümseyerek karşılık verir. 6 ay: Aynada kendi yansımasını tanır.
Gözünün önünden kaybolan nesneyi unutur, aramaz: “Görünmüyorsa yoktur”.
Tepkileri amaçlı değil rastlantısaldır.

2-7 ay: Ayrım yapmadan, kendisiyle ilgilenen herkesle birlikte olmaktan zevk alır. Kucakta
olmak ister.

7-9 ay: Tek bir kişiye bağlanır. Ondan ayrı kaldığında endişelenir. 9 ay: Kaybolan nesneyi arar. Görünmese de var olduğunu bilir.
Amaçlı davranış başlar.
Anne başka bir bebeği kucağına alırsa ağlamaya başlar. Anne dışındaki kişilerle de kalmasını sağlanmalıdır.

8-12 ay: Yabancılardan korkar.

12 ay: Sözcük yerine semboller kullanır: çuf çuf, düt gibi. Yetişkinler ise gerçek kelimeleri kullanmalıdır. Genelleme yapar, örneğin tüm kuşlara “gaga” der.
Çocuğun konuşması için, sözcüğün anlamını bilmesi gerekir. Bu nedenle resimli kitapların yardımıyla objelerin görünüşü ile ismi eşleştirilmelidir. Çocuk, oyuncak arabasını istediğinde, yetişkin bunu verirken “İşte araba” demelidir.

12 ay: Kitap okuma alışkanlığını kazandırmak için uygun dönemdir. Özellikle analı-yavrulu hikayeler ilgilerini çeker. Bol resimli, her sayfada bir kelime ya da bir cümle yazılı, kalın veya dayanıklı sayfalı kitaplar seçilmelidir.
İlk yılın sonlarına doğru, doldurup boşaltma oyunlarını sever.

1.5 yaş:
1-2 yaş arasındaki dönem çocuğun keşif çağıdır. İter, çeker, atar, kırar, çekmeceleri boşaltır, prizlere parmağını sokar, vb. Bizim görevimiz onu durdurmak değil, tehlikelerden korumaktır. Bu nedenle evi güvenli hale getirmeli, sonra da keşfe çıkmasına izin vermeliyiz. Çünkü zihninin gelişmesi için bol bol araştırmaya, uyaranla karşılaşmaya ihtiyacı vardır.

 Aşırı bağımlılık ve bağımsızlık arasında gider gelir. Ağladığında hemen müdahale etmemelidir; yoksa ağlama alışkanlık haline gelir.
 Sosyal becerileri kazandırmak için çocuklarla bol bol biraraya getirilmelidir.
12-18 ay arasında neden-sonuç ilişkisini, deneyimleyerek öğrenirler. 12-16 ay arasında, nesnesinin
özelliğine dikkat etmeden herşeyi sallar, atar, vururken, 16 aydan sonra topu attığında yuvarlandığını
görür.Böylece nesnenin fonksiyonuna göre hareket etmeye başlar.
 Çatal kaşıkla yemesi teşvik edilmelidir.
 Evde basit işlere yardım etmesi istenmelidir.
 Yetişkinin elini değil trabzanı tutarak merdiven inip çıkması teşvik edilmelidir.
 Ayağıyla topa vurma oyunu oynanmalıdır.
 Oyun: Hamur yoğurmasına, kum ve suyla oynamasına fırsat tanınmalıdır. Gözlemleyerek öğrendiklerini oyunla gerçekleştirir: örn. bebeğini yıkama, besleme, uyutma, vb.
 Dil: Kendi uydurma kelimelerini artık bırakmış, gerçek kelimeleri kullanmaya başlamıştır. Bu yaştaki bir çocuğun kelime haznesi 3-4 ile 100 arasında değişir. “Araba bin” gibi cümleleri, sıfatları, “burada” gibi zarfları kullanmaya başlamıştır. “Benim” gibi iyelik zamirleri, sayılar, renkler, zıtlıklar, 2-komutlu yönergeler bol bol kullanılmalıdır.

2 yaş:

Bebeklikten çocukluğa geçiş dönemidir. Artık yürümeye ve konuşmaya başlamış olan çocuk, pasif ve bağımlı olmaktan kurtulmak ister. Herşeyi araştırmaya, ellemeye başladığında kısıtlamalarla karşılaşır. Ancak engellenmeye karşı çıkar, söz dinlemez, inatçı ve öfkeli olur. Kendini yere atıp tepinir, başını duvarlara vurur, hatta kendini kusturur. Böylece anne ve çocuk arasında bir çekişme başlar. Çocuk, bağımsız olmaya çalışırken ne kadar çok şeyi yapamadığını da farkeder. Annenin yardımına hala muhtaçtır.

Bu nedenle boyun eğme ile baş kaldırma arasında bocalayıp durur.
Karşıt duygular arasındaki bu gidiş geliş en belirgin olarak tuvalet eğitimi ve beslenme konusunda ortaya çıkar. Artık tuvaletini istediği zaman tutup istediği zaman bırakabilen çocuk, bundan haz alır. Dışkısına kendinin bir parçası ve değerli bir nesne gözüyle bakar. Kirli bezinden rahatsızlık duymaz, hatta sıcaklığından ve kokusundan hoşlanır bile. İşte bu dönemde eğer temiz ve titiz bir anne tarafından baskı ve zorlamayla karşılaşır ve bağımsızlığı engellenirse, ya anneye karşı direnip olmadık yer ve zamanda yapacak, ya da onu memnun etmek için boyun eğecektir. Anneye direnen çocuklar ilerde inatçı, boyun eğenler ise titiz ve düzenli bir kişilik geliştirirler. Bazen de çocuklar büyümeyi reddeder ve bezine yapmayı sürdürür. Genellikle kardeşi olan çocuklarda bu duruma sık rastlanır.Bezini bırakmayı istemeyen çocuklara karşı anlayışlı olmalı, onların kendi dışkılarını bizim gibi “pis” olarak değil de kıymetli olarak değerlendirdiği bilinmelidir.
Tuvalet eğitiminde en önemli nokta, çocuğun istekli olmasıdır. Biyolojik yönden hazır olsa da tuvaleti henüz kullanmak istemeyen çocuk zorlanmamalıdır.
2-3 yaşta anne ile olan çatışma beslenme konusunda da sürer.

Bizim toplulumuzda yemek konusunda israr adeti vardır. Misafirimizi iyi ağırlamanın yolu ikramdan geçer. Bunu çocuklarımıza da uygularız. Onu sevdiğimizi, iyi baktığımızı ifade etmenin bir yoludur iyi yedirmek, belki bu şekilde kendimizi de daha iyi hissederiz, çünkü görevimizi yapmışızdır. Ancak bağımsız olmaya çalışan bir çocuğu zorlamak, direnmesine fırsat vermektir. Çocuklar, aynı tuvalet eğitiminde olduğu gibi zorlanmaya tepki olarak yemeyi reddedebilir. Bunu yemeği ağzında tutarak ya da tükürerek yaparlar. Titiz anneler, çocuk yerken döküp saçacak endişesiyle çocuğun kendi yemesine izin vermek istemez. Mükemmelliyetçi ya da sabırsız anneler de çocuk çabucak ve en fazla miktarda yesin diye ağzına besler. Oysa yapılması gereken en doğru şey,yemeği tabağına koyduktan sonra (çocuk daha açken) çocuğun yiyeceğiyle tanışmasına, onu elleyip ağzına götürmesine, ya da eline kaşığı verip kendi kendini doyurma başarısını tatmasına izin vermektir. Çocuk hevesini aldıktan sonra ise anne beslemeye devam edebilir.
2-3 yaş arası, çocuk için bocalama ve kararsızlık dönemidir. Bebek mi, büyük çocuk mu olduğuna karar vermeye çalışmaktadır. Anne babalar, bu yaştaki çocuklarına kesin kurallar koymamalı, bunun için en uyumlu dönem olan 3 yaş beklenmelidir.

Çocuğunuz öfkelendiğinde:

 İnatlaşmayın, bunu kazanılacak ya da kaybedilecek bir savaş gibi görmeyin.
 İlgisi başka yöne çekin.
 Onunla tartışmayın, sabırla öfkesinin dinmesini bekleyin. Bu sırada ilgisiz kalın.
 Olumsuz davranışı bittiğinde yeniden ilgilenin. Neden istediğini yapmadığınızı anlatın.
 “Şimdi böyle olursa ilerde ne olur!” gibi bir korkuya kapılıp 2 yaş çocuğunu cezalandırmayın.
Unutmayın ki bu yaşta duygular çok değişkendir. Bir anda ağlayıp bir anda susarlar. Dikkatlerini başka yöne çekmek çok kolaydır.
 Bu dönem, “Sorgu çağı”dır. “Bu ne?”, “Niye?” sorularını sıkça sorar. Bıkıp usanmadan sorularına cevap vermeye çalışmalısınız. Çok yorulduğunuz zaman, içtenlikle bunu ifade edebilirsiniz: “Artık yoruldum. Sorularını cevaplamaya daha sonra devam edeceğim. Şimdi biraz dinlenmeliyim”

 Kalem tutarken el seçimi belirgindir.
 2.5 yaş çocuğu ortalığı dağıttıktan sonra temizlemeye, toplamaya bayılır. Sorumluluk duygusunu öğretmek için bu dönem çok uygundur. Ona yardımcı olarak toplamasını talep edin.
 Gurur, kıskançlık, utanç, suçluluk duyguları 2 yaşın sonunda gelişir.
 Mutluluk, öfke, üzüntü, korku konusundaki değişimler, gelişen bilişsel kapasiteyi yansıtır. Önceden
fark edemediği, algılayamadığı durumları artık tehlike olarak anlar. 2-4 yaş arasındaki çocuklar karanlıktan, köpekten, yılandan, kaynağını bilmediği yüksek seslerden korkar.
Unutmayın ki herkes sağ elini kullanmak zorunda değildir. Sol elini kullanmak konusunda baskı yapmayın, çünkü bu seçim psikolojik değil fizyolojik kaynaklıdır.
Korkular:
 Çocuğunuz korktuğunda onu sakinleştirmek için “Bunda korkacak ne var!” demeyin. Bu, onun
duygusunu hafife almak, önemsememek olur. Onun yerine “Merak etme, ben senin yanındayım, seni
korurum” diyebilirsiniz.
 Korkulacak şeylerden uzak tutmak, çocuğunuzu korumaz. Tersine, bilgilendirmek gerekir. Ancak
şuna dikkat etmelisiniz: Çok fazla anlatmak da korkuyu kuvvetlendirebilir.
 “Koşma düşersin!” şeklinde sürekli yapılan uyarılar, bazı çocukları gereğinden fazla korkutup
cesaretsiz, güvensiz yapabilir.
 2 yaş çocukları oyunda işbirliği yapmazlar. Yanyana ama birbirlerinden bağımsız oynarlar. Çocuğunuzu diğer çocuklarla yanyana getirin, ama birlikte oynamak, oyuncağını paylaşmak konusunda baskı yapmayın. Seçim hakkı verin: “Hangi oyuncağınla arkadaşının oynamasına izin verirsin?”
 Bu yaşta sembolik oyun (-miş gibi) gelişir, örneğin sopaya atmış gibi davranır.
Bu yaşın en büyük sorunlarından biri de “yatma sorunu”dur. Gece bir türlü uyumak istemezler, çünkü herkes daha eğlenirken onlar neden karanlık bir odaya girip eğlenceyi kaçırsın? Bu nedenle yatma zamanını eğlenceli hale getirmek faydalı olur. Ona banyo yaptırırken suyla oynatın, masallar okuyun, beraber ufak tefek bir şeyler atıştırın, vb. Böylece ona en çok ihtiyacı olan şeyi vermiş olursunuz: Kendinizi.

3 yaş:

İnatçılık gitmiş, yerine söz dinleyip anne babasını memnun etmeye çalışan bir çocuk gelmiştir.
Bu dönem “oyun çağı”dır. İkili üçlü oyunlar başlar. Bencil olmaya devam etse de birlikte oynayacak arkadaşı olmasından hoşlanır. Resimli hikayelerdeki kahramanlarla özdeşleşir, korkulu öykü ve çizgi filmlerden hemen etkilenir. Canlı bir hayal gücü vardır, hayali oyunlar kurar. Olmamış şeyleri olmuş gibi anlatır, bu yalancılık olarak yorumlanmamalıdır. Canlı hayal gücü nedeniyle de korkuları artar.

Benliği gelişmeye başlar. “Ben kimim” sorusunun cevabını ararken kız mı, erkek mi olduğunu ayırdeder. Kız çocuklar anneye özenir, onun gibi makyaj yapmak, topuklu pabuçlar giymek ister. Bunun ardında kendini babasına beğendirme isteği gizlidir. Bu dönemde eleştirilmez, hoşgörülürse ilerde kadın kimliğini kolayca kabullenir. Erkek çocuklarda da babaya benzeme davranışları teşvik edilmelidir. Ancak annesiyle daha çok zaman geçiren erkek çocuklarının anneye hayranlık duyması, bebeklerle oynaması da doğaldır.

Adını, soyadını, cinsiyetini, bazen de yaşını söyleyebilir, 10’a kadar sayabilir, çocuk şiirlerini, şarkılarını ezberleyebilir, ana renkleri bilir, sevdiği öyküyü defalarca dinler, çevresine meraklıdır, öğrenme isteği duyar. Çok soru sorar: “Neden? Nasıl? Ben nereden geldim?” gibi. Sık sık büyüklerin sözünü keser, “bana da söyle” der. Kendi işini kendi görmeye bayılır. Bu dönem sorumluluk ve düzen alışkanlığı geliştirmek için çok uygundur. Seçim yapabilir; kendi giysisini seçmesine izin verilmelidir.
Anaokuluna başlamak için iyi bir dönemdir. Kendini tanır, neleri yapabildiğini, başkalarından farklı olduğu yönlerini keşfeder. Yetenekleri gelişir, kuralları, başkalarının ihtiyaçlarını öğrenir. Paylaşma ve işbirliği duygusu gelişir.

4 yaş:
 Tekrar zorlu bir dönemdir; inatlaşma, dengesizlik, uyumsuzluk başlar. Çevresindekilere buyurmaya, hükmetmeye bayılır. Aşırılıklara kaçar.
 Toplumsallaşmaya başlar. Çoğunlukla kendi cinsinden olan 1-2 arkadaş seçer. Ancak oyun sırasında da sürekli kavga ederler.
 Yarım bırakılan şeylere karşı duyarsızdır, oyun oynarken dağıtır.
 Hareketli ve enerjiktir. Her zaman konuşmak ister. Konuşacak kimse yoksa kendi kendine konuşur.
 En fazla soru sorulan dönemdir.
 Beklemeyi, isteklerini ertelemeyi öğrenir.
 Kalemi yetişkin gibi tutabilir, insan resmi çizer, şekillerin adlarını bilir, ev adresini söyleyebilir, 20
ya da daha fazlaya kadar sayabilir.
 Kendi dilinin dil bilgisi yapısını öğrenmiştir.
 Şaka ve fıkralardan zevk alır, gülmeye bayılır. Argodan hoşlanır. Kelimeler uydurur.
 Dış dünyayı ona öğretin. Birlikte tiyatroya, yürüyüşe, maça gidin.
Unutmayın ki siz yetişkinsiniz, o da çocuk. Çaresiz değilsiniz. Baskıcı olmadan otoritenizi uygulamak sizin görevinizdir, aksi halde onu tehlikelerden koruyamazsınız. Bu nedenle onun karşısında kararlı ve kesin tavırlı olmalısınız.

5 yaş:

 Artık bebekçe davranışlardan sıyrılmıştır. Olgun, bilgili, olumlu, uyumlu, dostça davranan biri olmuştur.
 Artık başkalarının da duyguları olduğunu, kendinden farklı düşünebileceklerini anlamaya başlar. Bunu öğretmenin tam zamanıdır.
 Başladığını bitirmeyi sever.
Kendine güvenli, tutarlı ve kararlıdır.
 Ayakkabısını bağlayabilir.
 Dikkatli ve belleği güçlüdür.
 İsmini, soyadını, yaşını, ev adresini, doğum gününü bilir.
 Rakamların ismini, yazılışını bilir.
 Taşırmadan boyayabilir.
 Şarkıları tekrarlayabilir, bilmece, tekerleme, şaka ve fıkralardan hoşlanır.
 2-3 kişilik oyunları tercih eder.
 Evin dışında mutlu olur.

6 yaş:

 Çocuk için tekrar dengesiz ve uyumsuz bir dönemdir.
 5-6 yaş çocuğuna sağ-sol kavramını öğretmek gereklidir.  Adını, soyadını, belki birkaç kelime yazabilir.
 Telefon numarasını bilir.
 Grup oyunlarından hoşlanır, hayali roller alır.
 10’dan geriye doğru sayar.

İyi anne baba, hiçbir zaman sinirlenmeyen anne baba değildir. Bütün herkesin iniş ve çıkışları vardır. Zaman zaman pişman olduğumuz şeyi yapabiliriz. Böyle bir durumda, çocuğumuzdan özür dilemesini de bilmeliyiz.
Her çocuk, büyüdüğü zaman ulaşabileceği maksimum bir zihinsel potansiyelle doğar. Ancak çocuğun bu noktaya ulaşabilmesi için yaşamının ilk yıllarında, özellikle ilk 3-4 yılda bol miktarda duyusal uyarana ve bilginin öğretilmesine ihtiyacı vardır. Çocuğun psikolojik
durumu, bu uyaranların emilimini etkiler.

Ahlak Gelişimi:

Ahlak gelişimi, bilişsel gelişime paralel olarak gelişir. Çocuklar, 7 yaşlarına kadar (somut düşünme döneminin bir özelliği olarak) anlamını sorgulamadan kurallara uygun davranırlar. Eğer bir davranış kurallara uyuyorsa “iyi”, uymuyorsa “kötü”dür. Eğer davranış az fiziksel zarara yol açmışsa “az kötü”, çok fiziksel zarara yol açmışsa “çok kötü”dür. Örneğin ucuz bir şeyi gizlice almak az kötü, pahalıyı almak çok kötüdür. Davranışın ardındaki niyete önem vermezler. “Ben merkezci” düşünceye bağlı olarak, ahlaki konularda kendi istek ve ihtiyaçlarını ön plana alırlar. Ceza görmeyeceğine inanan bir çocuk, kural ve yasakları çiğnemekte sakınca görmez.

6000+ Abone Arasına Katılın!

Bültenimize Abone Olun, Birbirinden Güzel Yazıları Kaçırmayın!

Abone Olduğunuz için Teşekkür Ederiz.

Bir hata meydana geldi.

Uzm. Klinik Psikolog Berat Yağmur Beyarslan
Uzm. Klinik Psikolog Berat Yağmur Beyarslan
Tam kapsamlı biyografim için buraya tıklayabilirsiniz.

Alakalı İçerikler

4 YORUMLAR

  1. 6 yaşına kadar ki süreci çok güzel anlatmışsınız elinize sağlık. 🙂

  2. Bir çocuğun 6 yaşına kadar ki süreci gerçekten çok önemli. İlk eğitimi başarılı geçen çocuk okul hayatında da başarılı eğitimini devam ettiriyor. Ancak bu süreçte anne babanın tüm ilgi ve alakası çocuk olmalı. 🙂

  3. Çocuklar için gerçekten okul öncesi zamana kadar ki eğitimi çok önemli. Ailede ne görürse onu alıyor çocuk ve bu süreçte çocuğunuzu nasıl yetiştirirseniz ona göre bir verimlilik görüyorsunuz çocuğunuzda. Tabi okul sonrası da aynı psiko sosyal gelişime devam etmeli anne baba 🙂

  4. Çocuklarımıza büyüme aşamasında çok dikkat etmeliyiz, malum dışarısı bizim zamanımız gibi çokta güvenilir değil.

CEVAP VER
Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son İçerikler